Lisieux’un Tereza’sı silik bir genç, idealist Karmelit rahibesi olduğu halde en çok sevilen azizlerden birisi haline geldi. Onun sadeliği bizi çekiyor çünkü o, kutsallığı ulaşabileceğimiz seviyeye koydu.
Tereza, Louis ve Zélie Martin’in kızıydı. Dört yaşında iken, mutlu çocukluğu Zélie’nin ölümü ile bozuldu. Bu olaydan sonra Tereza’nın büyük ablası olan Pauline onun imanının gelişiminin sorumluluğunu üstlendi. Pauline 1882 yılında, Tereza’nın içinde aynısını yapma ateşini yakarak Lisieux’taki Karmelit rahibe manastırına girdi.
Tereza’nın ondördüncü yaşı hayatı için dönüm noktasıydı. Kardeşi Mary de rahibelerin manastırında Pauline’e katıldı. Ve genç azize noelde, kendisinin “dönüşümü” olarak nitelendirdiği bir deneyim yaşadı. Daha sonra “Bir ruhun öyküsü” adlı otobiyografisinde, Tereza o halini bir depresyon ve aşırı hassasiyet olarak tanımlamıştır.
İsa ruhumun karanlıklarını çok sayıda ışık huzmeleri ile deldi. Dört buçuk yaşındayken ruhumun katılığı kayboldu, iyiye döndüm. Sevgi yüreğimi doldurdu, kendimi unuttum,ve bundan böyle mutluydum.
Sonraki yıl episkopos, henüz genç olmasına rağmen Tereza’nın Lisieux’taki Karmelit manastırına girmesine izin verdi. Tereza çocukluktan itibaren misyoner ve iman şehidi olmak istedi. Ama kısa bir süre sonra her iki seçeneğinde manastıra kapanmış bir rahibe için mümkün olmadığını anladı. Böylece Kutsal Ruh’u aramaya koyuldu ve başka bir yoldan iyi işler yapmak için Kutsal yazıları taramaya başladı:
Birçok keşfin yapıldığı bir çağda yaşıyoruz, bu zamanda artık bir merdivenin basamaklarını teker teker çıkmak gerekmiyor, zenginlerde bunun yerini asansör almış. Ben de beni İsa’ya kadar çıkaracak bir asansör bulmak isterdim, çünkü yetkinliğin zorunlu merdivenlerini tırmanmak için çok küçüğüm. Bunun üzerine Kutsal Kitaplarda düşünceme uyan bu asansörü akla getirecek ayetleri aramaya başladım. Ebedi Bilgeliğin ağzından çıkan şu sözlere rastladım: “Her kim KÜÇÜCÜKSE bana gelsin” (Sö. 9,4.). Bunun üzerine aradığımı bulduğumu düşünerek Tanrı’m çağrına karşılık verecek olan küçücük insana ne yapacağını öğrenmek istedim, araştırmalarıma devam ettim ve şunu buldum: “Bir anne çocuğunu nasıl okşuyorsa sizi öyle avutacağım, sizi kucağımda taşıyacağım ve sizi dizlerimin üzerinde sallayacağım” (İş. 66,12-13).
Ruhumu sevindiren bu kadar tatlı, bu kadar ahenkli sözler duymamıştım, beni Cennete çıkaracak asansör, senin kollarındı ey İsa! Bunun için büyümeme gerek yok, tersine küçük kalmam, hatta gitgide daha küçük olmam gerekiyor.
Tereza 1897 yılında misyoner olma hayalinin gerçekleşmek üzere olduğunu düşündü. Şu anda Vietnam’da bulunan Hintçini Hanoi’deki Karmelitler Tereza’yı kendilerine katılmaya davet etti. Fakat Kutsal Cuma günü sabah erkenden ağzından kan gelmeye başladı. Ve 30 Eylül 1897’deki hayatını almadan önce aylarca ona eziyet edecek olan verem hastalığına yakalandığı anlaşıldı.
Tereza her koşulda sevgi işlerini yapmayı öğrendi. Bu keşfettiği iman şehitlerinin ve azizlerin imanının ateşinin yakacağıydı. Bu onun mükemmeliyete ulaşmaktaki “küçük yolunun”, kalplerimizi ele geçiren sırrıydı. “Büyük işler bana yasak. Ne İncil’i vaaz edebilirim, ne de kanımı dökebilirim –fakat bu neyi değiştirir? Kardeşlerim benim yerime döküyorlar ve ben, küçük çocuk, Tanrı’nın tahtına yakın duruyor ve savaşanlar adına seviyorum. Sevgi kendisini eylemlerle kanıtlar. Çiçekler saçacak, İlahi Tahtı kokulara bezeyeceğim, ve hoş bir şekilde sevgi ilahimi söyleyeceğim. Bu çiçekler çok küçük kurbanlar, her bakış ve söz, ve sevginin işlerinin en küçük olanını yapmak.”
Azize Tereza 1925 yılında Azize ilan edildi. Yabancı misyonların, Fransa’nın ve Rusya’nın uzak bölgelerinin patronudur. 1 Ekim onun bayramıdır.